DİZİ DOSYASI: STRANGER THINGS INCELEME
12:33"Eleven: Arkadaşlar yalan söylemez."
Strangers Things henüz sadece ilk sezonu yayınlanmış olsa bile çıktığı andan itibaren „Netflix yine yaptı yapacağını!“ yorumlarına doyamayan, izleyeni kendine hayran bırakan, izlemeyenlere de zorla izlettirilen bir dizi halini aldı.
Duffer Brothers’ın yönetmenliğinde ilerleyen
dizinin isterseniz önce konusuna bir göz atalım. Elimizde 1980’li yılların bir Long
Island kasabası, kaybolan küçük bir çocuk, perişan bir anne, çocuğun afacan en
yakın arkadaşları ve bu kaybolma sürecine seferber olmuş yerel polis + kasaba
halkı var. Tüm bu olup bitenin başladığı nokta ise tam bir kaos. Hükümetin
gizli deneyleri, ellerinden kaçırdıkları küçük, özel bir kız çocuğu ve doğaüstü
güçler diziye korku-gizem kısmında yardımcı olan ögelerden.
IMDB'nin gözünden dizinin konusu: "Herkesin herkesi tanıdığı bir kasabada olağandışı bir hadise küçük bir çocuğun kaybolmasına kadar uzanan olaylar zincirini başlatır. Ve görünüşe göre bu zincir, huzurlu bir toplumu parçalara ayırmaya başlayacaktır. Karanlık devlet birimleri ve görünüşe göre kötücül olan doğaüstü güçler kasabada bir araya gelir, ki bu sırada yerlilerden bazıları olayların görünürden çok daha fazlası olduğunu fark etmeye başlar."
Stranger Things, bugün bizim onu izleyebildiğimiz noktaya
gelene kadar çok fazla geri çevrilmiş, yanlış anlaşılmış, yeterli bulunmamış…ta
ki Netflix Duffer Kardeşlerin zekasını fark edene kadar. Bu durum kafanızda
"Acaba reddedilmeleri yeterince iyi olmadıkları anlamına mı geliyor?" Sorusunu sakın
oluşturmasın. Sonraki cümlem yeterince açık değil miydi zaten?
Çoğu diziden farklı olarak 40 yerine 60 dakika süren
dizi, ilk üç bölümünü de kafamızda büyük soru işaretleri bırakarak kapıyor fakat asıl gelişmeler de zaten üçüncü bölümden sonra yaşanmaya
başlıyor. Küçük gizemler bir bir çözülüyor…yoksa biz çözüldüğünü mü sanıyoruz?
Orası hala bir gizem. Zaten diziyi izleyiciye bağlayan en büyük noktalardan
biri, odanızın ortasına bıraktığı o koca gizem bombası. 60 dakika bitiyor,
bomba patlıyor ve siz etrafa saçılan soru işaretlerini toplayabilmek için hemen
diğer bölüme geçiyorsunuz. Ve eğer 8. Bölüme geldiyseniz ve daha fazla
izleyecek bölümünüz kalmadıysa üstelik meraklı bekleyişin bu bölümde sona
ereceğine dair içinizde bir umut kırıntısı dolaşıyorsa, yol yakınken vazgeçin,
öyle bir şey olmayacak :)
Diziyi bu kadar ilginç kılan bir diğer özelliği
günümüz dizilerinden farklı olarak 1980’li yıllarda geçmesi ve bunu
throwbacklerin arkasına sığınmadan, olabildiğince gerçekçi bir şekilde
başarması. O kıyafetler, saç ve makyajlar, dinlenilen müzikler ve yaşanılan hayat
tarzı beni ve yaşıtlarımı bile bu kadar etkileyebiliyorsa 80’li yılların gençlerini
izlerken duygulandıracağına adım gibi eminim.
Dizinin aynı zamanda bir de dram kısmı var ki o
da gerilim-gizem konularıyla çok başarılı bir şekilde harmanlanmış, üst üste
doğaüstü sahnelerin yıkılmadığı, her şeyin dozunda verildiği sahneler ortaya
çıkmış böylelikle. Bunun için de özellikle tebrik ediyorum!
Yaş grubu kısmına gelecek olursak çok küçük yaştaki çocukların pek ilgisini çekeceğini zaten düşünmüyorum daha çok gençlere ve yetişkinlere hitap eden bir dizi. Ben 18 yaşındayım izliyorum, kuzenim 30 yaşında o da bayılıyor. Kararı siz verin.:)
Diziyle ilgili merak edilen bir diğer nokta da „Çok
mu korku ögeleri içeriyor?“ „İzlerken korkar mıyım?“
Benim cevabım „Hayır“ fakat korku eşiğinize
bağlı olarak da değişebilecek bir şey. Yine de American Horror Story tarzında
bir gerilme/korkma beklemeyin. Zaten amaç korkudan ziyade gerilim bence dizide.
Son olarak dizinin müzik seçimi GERÇEKTEN çok
başarılı. The Clash, The Bangles, Joy Division, Foreigner…derken liste uzayıp
gidiyor. Bir göz atmak isterseniz 1. Sezonun soundtrack listesini şuraya
koyuyorum (https://www.youtube.com/playlist?list=PLkLimRXN6NKwMorBhg2DAWU6zpG_fwg4M)
Peki gelelim dizinin eleştirilebilir yanlarına,
beni izlerken rahatsız eden daha doğrusu gözümü yoran sahneler olmadı değil. Özellikle
ilk bölümlerde. –izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır, spoiler vermek
istemiyorum- Ama sanıyorum tüm sci-fi dizi/filmlerinde böyle sahnelere
rastlıyoruz o yüzden dizinin genel iyiliğinden bu kısmı çok da
büyütmeyebiliriz.
Ben sanırım çok övdüm, bir nevi objektiflik açısından internet
üzerinde rastladığım birkaç olumsuz yorumu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Fikir, fikirdir sonuçta!
„Neden bu kadar büyütülüyor bilmiyorum.“
„Çok öngörülebilir sahneler var, klişe.“
„Bence insanlar sırf daha iyi bir diziye
rastlayamadığı için bu diziyi iyi sanıyor.“
Diziyi benim kadar sevmiş olanların yanı sıra
bu tarz düşünenler de var elbette. Benim şahsi fikrim, sci-fi / doğaüstü
konular her ne kadar tamamen hayalgücünün elinde olsa da iş televizyon ekranına
aktarmaya geldiğinde kendi kendini sınırlıyor. Beyaz perde de bu durum biraz
daha gelişmiş, biraz daha az kendini tekrarlıyor fakat dizilerde ben çok da
büyük farklar beklemenin beklentiyi boşuna arttırma = hayal kırıklığı olduğuna
inanıyorum. Bence en önemlisi karşınızda duran konunun sizi sarıp sarmadığı, senaryonun ve sahnelerin kalitesi. Ayrıca tabiki tadını çıkararak izleyebilmek.
Olumlu veya olumsuz düşünmek tamamen sizin elinizde, o yüzden en azından pilot bölümüne bir şans verilmesi gerektiğine inanıyorum.
Peki bu dizide bizi kimler karşılayacak
diyorsunuzdur herhalde?
Black Swan, Edward Scissorhands, Girl,
Interrupted gibi filmlerde rastlayabileceğiniz Winona Ryder, David Harbour, Natalia Dyer, Charlie Heaton gibi
isimler yer alıyor dizide. Ancak benim açık ara favorim, yaşına rağmen çoğu
oyuncudan iyi bir oyunculuk sergilediğine inandığım Millie Bobby Brown. Küçük
bir kız çocuğundan çok daha fazlasısın sen Millie, böyle devam!
Merak edenler için dizinin imdb puanı 9,1 (Imdb
puanlarına önem veriyorsanız şu dakika başlamak için bir nedeniniz daha var)
Ve izlemek isteyenler için de işte dizinin fragmanı:
İzlerseniz
bana düşüncelerinizi yazmayı unutmayın, iyi seyirler! (Diziyi dizimag, dizibox
gibi birçok dizi sitesinden HD izleyebilirsiniz)
Sevgiyle kalın..-Fulya
0 yorum