SEYAHAT DOSYASI: NEW YORK, THE CITY THAT NEVER SLEEPS

14:10

„New York’da olduğum zaman tek yapmak istediğim sokağa çıkıp bir filmin içindeymiş gibi hissetmek.“ –Ryan Adams


New York City.
ABD’nin en kalabalık şehri.
Dünyanın en kalabalık metropolitan alanı.
Dünyanın kültür başkenti.
Rüyaların şehri…

Peki neden? New York’u bu kadar özel kılan ne? Neden New York birçok insanın rüyalarını süslüyor? Biz neden New York’a gitmek isteyelim? Tamam…son soruma güldüğünüzü duyar gibiyim. Siz pasaportlarınızı görevliye uzatırken biraz şehri tanıyalım olur mu?



New York, dünyanın en büyük doğal limanlarından birinin üstüne kurulmuştur. New York borough adı verilen ve her bir bölümün bir county olduğu 5 kısımdan oluşur. Bu 5 bölge - the Bronx, Brooklyn, Manhattan, Queens ve Staten Island- 1898 yılında tek şehir olarak birleştirilmiştir.

ŞEHRE ULAŞIM

Uçağa bindikten sonra tekrar yere inmeniz yaklaşık 11 saat 30 dakikanızı alıyor. Aynı zamanda İstanbul ile New York arasında da 7 saatlik bir zaman farkı var. Türkiye saati daha ileride kalıyor bu yüzden uçuşta ani hava kararması/aydınlanması ile karşılaşmanız da mümkün.



Benim uçuş için verebileceğim tavsiyeler çok basit, vakit öldürebileceğiniz şeyleri çantanıza depolayın, çizgi romanlar, kitaplar, uzun ve NYC konulu bir müzik listesi vs…Bizim uçaktaki koltuk ekranlarında dil öğrenme kısmı vardı ben de 11 saat boyunca ispanyolca öğrenmiştim mesela J

Ve 11 saatin sonunda kendinizi JFK Havalimanında bulacaksınız. New York’a hoş geldiniz! Şimdi kendinizi saatlerce beklediğiniz şehre çabucak atmak için yapabileceğiniz birkaç alternatifiniz var.
Bunlardan ilki çocuklu aileler, konforuna düşkünler veya sadece çok para harcamak isteyenler için „Taksi“ oluyor. Ama benim tavsiyem paranızı bu kadar erken savurmaya başlamamanız zira New York’un ünü ile harcanan paralar doğru orantıda ilerliyor…

İkinci seçenek havalimanından kalkan shuttlelar. Bunun için önceden internet üzerinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Supershuttle sitesinden 25$ gibi bir fiyata gidiş-dönüş shuttle ayarlayabilirsiniz. (İsterseniz servis yerine araba gibi seçenekler de var fakat fiyatlar birden uçuşa geçiyor)

Metro


Ve üçüncü ve bence en mantıklı seçenek yine metro. Subway diye geçen ve çoğu New Yorker için bel kemiği olan metro kararını aldıysanız ve tatiliniz 5 günden fazla sürecekse hemen kendinize bir Metro Card edinme zamanı. (Yaklaşık 30$ - sınırsız) Eğer 3 gün veya daha az bir zaman için şehre geldiyseniz sınırsız yerine tek tek bilet de alabilirsiniz.

ŞEHRİN İÇİNDE ULAŞIM

Bunun için sanırım en fazla herkes gibi metro kullanacaksınız. Bu yüzden kendinize offline da çalışan bir metro rehberi edinme zamanı geldi de geçiyor.

Benim önerim NYC Subway adlı app. Route Planner sayesinde olduğunuz yerden gideceğiniz yere kadar olan süreyi, hangi istasyonlardan geçeceğinizi basit yol/hızlı yol olarak iki şekilde hesaplayan bir uygulama. Aynı zamanda içinde basit bir New York haritası var. Bütün seyahat boyunca işinize yarayacağına eminim. (Not: Metro 24 saat boyunca açık)
Metro dışında biraz da yer üstünden gitmek istiyorum derseniz otobüsleri kullanabilirsiniz. Onlar için de metro kartınız iş görecektir. Bir de hava güzelse en üst katından şehri izleyemeye doyamayacaksınız. Yine bitmeyen seçeneklerimizden bir diğeri taksiler.

Hep fotoğraflarını gördüğümüz, tepesinde kocaman reklamlar taşıyan New York taksilerini bir kez olsun kullanmadan dönmeyeceğiz herhalde değil mi? Yalnız sizi baştan uyarmalıyım New York taksileri bizimkilerden oldukça farklı. Taksiler kredi kartı veya nakit şeklinde çalışıyor. İçeride sizi taksi şoförüyle ayıran bir paravan bulunuyor ve kendisi sizden ona bahşiş bırakmanızı bekliyor ayrıca çoğu işini oldukça ciddi yapıyor. Halbuki biz bindiğimiz taksinin şoföründen hayat dersleri almaya ne kadar da alışmıştık J

Son olarak benim size tavsiyem el verdiği sürece yürüyün, şehri dolaşa dolaşa keşfedin. New York o kadar düzenli bir mimariyle kurulmuş bir şehir ki kaybolmanız imkansız. Grid Planı denilen bir ızgara sistemiyle oluşturulmuş caddeler birbirine paralel uzanıyor. Aynı zamanda numaralı olduğu için yolunuzu bulmak da ekstra kolaylaşıyor. Deneyin!

NEW YORKERS & KÜLTÜR

New York bir göçmen şehri bu yüzden şehir halkı için söylenebilecek en genel şey fazlasıyla karma bir kültür yapısına sahip oldukları. İstatistiklere göre her üç kişiden biri ABD dışı bir ülkenin vatandaşı. Aynı zamanda kentte tam 170 farklı dil konuşuluyor. (Chinatown’da çince, Little Italy’de italyanca vs…)

Belki de bu yüzdendir gittiğiniz zaman hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Şehir sizi de içine çekip diğer herkesle bir bütün yapmak için uğraşıyor sanki.


Aynı zamanda şehre „Big Apple (Büyük Elma) deniyor. Bunun sebebi hakkında çok fazla rivayet olsa da benim en ilginç bulduğum şu: eski caz sanatçılarının her şehri farklı bir meyve ismiyle adlandırmaları ve bunu yaparken şeker oranını hesaba katmaları. Elma da şeker oranı en yüksek meyve (Şeker de paraya denk geliyor tabii)
Bunların yanı sıra New York yoğun trafiği, hiç sönmeyen ışıkları ve bitmeyen enerjisi sebebiyle „Hiç Uyumayan Şehir (The City That Never Sleeps)“ ismiyle de anılmaktadır.


KONAKLAMA

Ben New York’a yine bir turla birlikte gittiğim için otelimiz önceden Holiday Inn olarak belirlenmişti ve New Jersey tarafında kalıyordu. Fiyatlar tabiki şehrin göbeğindeki otellere kıyasla oldukça ucuza geldi fakat en büyük zorluğu sabahın köründe 30-40 dakika yol giderek yaşadık. Bu yüzden benim en büyük tavsiyem, madem gözünüzü karartıp New York’a kadar geldiniz o halde bu deneyimi daha da gerçek kılmak için Manhattan civarında bir otelde kalmanız. Çok lüks olmasına gerek yok fakat her yere yürüyerek gidebileceğiniz, gece geç saatlere kadar eğlendiğiniz zaman rahatça dönebileceğiniz bir yer olması çok daha mantıklı geliyor bana. Tabi tercih sizin!



(Yine de belirtmeliyim ki otel fiyatları şehrin popülaritesini bahane bilip uçtukça uçmuş)

YEME-İÇME

Bu konuda hiç sıkıntı çekeceğinizi sanmıyorum çünkü New York öyle bir yer ki bir gün Çin yemeği diğer gün İtalyan yemeği bir sonraki gün Hint yemeği yiyebilirsiniz. Karma kültür yapısının getirilerinden biri olan bu durumu daha önce hiç denemediğiniz tatları deneyerek lehinize çevirebilirsiniz.

Mel's Burger Bar


Benim mutlaka tavsiye ettiğim yerler:
Mel’s Burger Bar (2850 Broadway, New York, NY 10025  -- 11:30-00.00 arası hizmet veriyor ve hamburgerlerini denemelisiniz!)

The Irish Pub (837 7th Ave, New York City, NY --- Daha çok akşam saatleri bir şeyler içmek için ideal, 11:00-4:00 arası hizmet veriyor)

Per Se (10 Columbus Cir, New York City - Akşam yemeği için Fransız-Amerikan lezzetlerini tatmak için harika bir yer fakat bir bütçe ayırılması gerekiyor – 17:30-22.00 arası hizmet veriyor)



Aynı zamanda Burger Joint de Manhattan’da hamburgerin adresi diye biliniyormuş, bakabilirsiniz.

GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER

Ve en önemli kısma geçiş yapıyoruz. New York gerçekten sadece sokaklarında dolaşmaya bile doyamayacağınız bir şehir ama gelmişken bu şehri kendisi yapan, ikonik hale gelmiş parkları, anıtları, müzeleri, binaları görmeden gitmek olmaz öyle değil mi?

Eğer kültür ve sanat tutkunuysanız ilk durağınız Metropolitan Sanat Müzesi (Metropolitan Museum of Art) olmalı. Merdivenlerinde günlük hayatlarına devam eden yerlileri geçip kendinizi müzenin doğasına bırakmalısınız çünkü bu müze dünyanın en büyük ve en önemli müzelerinden biri olarak kayıtlara geçmiş, binasının mimarisiyle bile daha girmeden kendine hayran bırakan bir yer.
Metropolitan Museum of Art
İçinde eski doğu, Mısır, Yunan ve Roma dönemlerine ait eserler barındıran bu müzede araştırma kitaplığı, çocuklar için bir bölüm ve geniş bir eğitim sergisi bulunuyor. Hatta Türkiyeye ait birkaç şey bile var. Hakkını vererek gezmek istiyorsanız bir gününüzü buraya ayırmanızı tavsiye ederim. Kesinlikle görülmesi gereken bu müze haftanın her günü 10.00-17.30 arası hizmet veriyor.

İkinci bir müze durağı Amerikan Doğal Tarihi Müzesi (American Natural History Museum) olmalı.


American Natural History Museum


Birbirine bağlı 25 tane bloktan oluşan bu müzenin içi bilime ilgi duyanların, vahşi doğa hayvanları meraklılarının ilgisini mutlaka çekecektir. İçinde aynı zamanda 46 tane sergi salonu, araştırma laboratuvarları ve bir kütühane mevcut olan bu müzeyi Müzede Bir Gece 1 ve 2’den hatırlayabilirsiniz. Eğer Friends izleyicisiyseniz Ross Geller’ın çalıştığı müzenin de çekimleri burada gerçekleşmiş. (Haftanın her günü 10.00-17.45 arası açık)

Üçüncü ve önerebileceğim son müze ise Orta Manhattanda bulunan Modern Sanat Müzesi yani Museum of Modern Art. Burası da daha çok modern sanat konusunda özelleşen bir müze. Metropolitan’a çok yakın olduğu için beraber görülebilir. Milyonlarca film karesi, müzik ve filmi bünyesinde bulunduran bu müzenin de sanatseverlerin çok ilgisini çekeceğini düşünüyorum. (Haftanın her günü 10.00-17.30 arası hizmet vermekte, sadece Cuma akşamları 22.00’a kadar açık)
St. Patrick's

New Yorkerlar için anlam taşıyan bir diğer yapı St. Patrick’s Katedrali. Bu görkemli bina 5. Cadde üzerinde 50 ve 51. Caddeler arasında kalıyor. Bu eski katedrale de uğramadan geçmeyin, içinin görkemi karşısında şok olacaksınız.  

Şimdi sıra gündüz de gece de manzarası bir başka olan, Dünyanın en çok fotoğraflanan binası ünvanını almış Empire State binasına geliyor. 5. Caddeden ilerlediğinizde karşınıza çıkan Empire State, 381 metre yüksekliğinde, 103 katlı dev bir bina. Genel kullanım amacı ofis binası olsa da şuanda turizm alanında çok daha fazla bir yeri olduğu su götürmez.

Empire State
İçeri girmek için haftanın her gün sabah 8.00 ile gece 2.00 arasında bir saatte gelmeniz ve 20$ civarı bir ücret ödemeniz yeterli oluyor ki bence gidilecek en iyi zamanlar sabah 9.00’dan önce veya akşam 23.00’den sonra. 86. Katına tahmin ettiğinizden de hızlı bir şekilde çıktıktan sonra 360 derecede Central Park, Hudson ve Doğu Nehirleri, Brooklyn Köprüsü, Times Meydanı, Özgürlük Anıtı ve hiç uyumayan bir şehirle karşı karşıya kalıyorsunuz. Daha çok ilerlediğinizde de sizleri daha önce orada bulunmuş her bir ünlünün fotoğrafıyla dolu bir koridor karşılıyor. Yanlarına durup bir fotoğraf da siz çekin. (Aynı zaman da free wifi var, yani bir snap atmadan ayrılmayın! J)

Empire State gibi ünlü olan, filmlerden aşina olduğumuz Rockefeller Center da üst katına (Top of the Rock) çıkıp tüm New York’u izleyebileceğiniz bir diğer tercih edilen mekan. Aynı zamanda o gördüğümüz ünlü New York fotoğraflarının çoğu tam buradan çekiliyor. Bana kalırsa Empire’a çıkmak daha mantıklı ama onun yerine tercih edilebilir. (Giriş ücreti $27) Aynı zaman da kışın önünde kocaman bir buz pateni pisti de kuruluyor.



Rockefeller'dan Manhattan Manzarası
Empire State, Rockefeller derken farkında olmadan zaten o ünlü 5. Caddede gezmeye başladıysak gezinin devamını etrafın tadını çıkararak getirmeliyiz. Birbirinden ünlü markaların mağazalarına uğrayıp göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim, sizi ne kadar iyi karşıladıklarına şaşıracaksınız. Aynı zamanda dev bir camın içindeki Apple simgesi de gözünüzden kaçmış olamaz. Çok farklı bir mimariyle inşa edilmiş Apple Store 7/24 asla boş kalmıyor. Son olarak 5th Avenue’nun tek handikapı yeme-içmenin ultra pahalı olması.

Şimdi biraz da China Town-Little Italy-Tribeca,Soho üçlüsünden bahsetmek istiyorum. Birbirine çok yakın olan bu üç caddeyi de farklı kültür deneyimleri yaşamak için bir seferde gezebilirsiniz.

Little Italy

Ait oldukları kültürlere ait pankartlar, tabelalar, eğlenceler, sokak yemekleri vs. Bulabileceğiniz çok zengin mekanlar bunlar.

Chinatown
Soho ise South of Houston’ın kısaltması ve dikkat, yürürken o çok sevdiğiniz ünlüyle karşılaşmanız büyük olasılık! New Yorkerların da gitmeyi en sevdiği yerlerden aynı zamanda. Kısaca Soho, biraz lüks, bolca alışverişin diğer adı.

Şehir insanlarının belki de en sevdiği, en huzur bulduğu hepimizin de en az bir kez filmlerden gördüğü Central Park’a dönelim şimdi de. 77. Caddeden başlayarak Herald Square’e kadar uzanan bu park şehrin ortasında bir cennet görevi görüyor çünkü tüm o bina yığınının arasında bu yeşillik çoğu New Yorker için fazlasıyla cezbedici bulunuyor.

Central Park

Sadece yerliler için değil turistlerin de en çok uğradığı yerlerden biri bu park fakat baştan sona yürümesi neredeyse yarım gününüzü alacak kadar büyük. İçinde bir hayvanat bahçesi, birçok piknik alanı, bir buz pisti ve daha birçok aktivite alanı bulunuyor. Parkın içinde bisiklet kiralayabilir veya faytonla bir geziye çıkabilirsiniz. (Yalnız fayton turu fiyatlarının 50$‘dan başladığını belirtmeliyim)
Aynı zamanda bir rehber şeklinde yürüyüş turlarına da katılabilirsiniz ki benim tavsiyem bu olacak çünkü kişi sayısı arttıkça indirim o kadar fazla oluyor. Yine 2 kişi için belirlenen fiyat 50$ civarı. Bu tur sayesinde Gossip Girl, Saturday Night Live, Sex and the City gibi film ve dizilerin çekildiği yerleri detaylı olarak gezebiliyor, sanat&mimari adı altında Conservatory Garden, Shakespeare Garden gibi yerleri görebiliyorsunuz. Aynı zamanda buraya kadar gelmişken
Strawberry Fields

Beatles hayranlarının John Lennon’ın anısına Strawberry Fields’ı ziyaret etmelerini de şiddetle tavsiye ediyorum.
Yine burada yapabileceğiniz aktiviteler bununla sınırlı kalmıyor, gölde kullanmak için sandal kiralayabilir, Bethesda Terasına çıkıp muhteşem fotoğraflar çekebilir, Belvedere Kalesine uğrayarak kendinizi orta çağda hissedebilirsiniz.

Central Park’ın doğusunda kalan Gossip Girl dizisinden aşina olduğumuz Upper East Side (Yukarı Doğu Yakası)‘a da bir göz atabileceğinizi unutmayın, kendisi lüks yaşamın merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Gelelim bir diğer ününe ün katan Times Meydanına. (Times Square) Bu meydan 42. Caddenin Broadway ve 7. Caddenin kesiştiği yerde kalıyor. Yine filmlerden aşina olabileceğimiz bu meydan hiç sönmeyen ışıklarıyla akıllarımıza kazındı bundan dolayı buraya gündüz de gece de gelseniz farklı bir keyif alacağınızı söylesem yanılıyor olmam. Belki de bir gün yılbaşında gelir kutlamalara katılma ve o meşhur ışıklı topun inişini seyretme şansını yakalarsınız!

Times

Eh, burası New York. Ve burada „Broadway“ denen bir gerçek var. Belki de bir zamanlar sizin bile imkansız hayallerinizi süsledi bu büyülü mekan. O zaman kıta değiştirip, 11 saat yol geldikten sonra bir Broadway müzikali izlemeden ülkemize geri dönmeyeceğiz herhalde?
Broadway

İlk önce gelin birlikte Broadway’e kısaca göz atalım. Burası ızgara sistemiyle düzenlenmiş birbirine paralel olan caddeleri çapraz bir şekilde bölen tek cadde olma özelliğini taşıyor. Bu upuzun caddenin belki de en önemli kısmı 41 ve 54. Caddeler arasında kalan kısım. Çünkü, her yerde gözünüzü alan boy boy müzikal afişleriyle döşenmiş, girişleri neon ve beyaz ışıklarla süslenmiş yine upuzun bir tiyatrolar caddesi burası. Hatta bu ışıklar yüzünden bu cadde „The Great White Ways“ (Muhteşem Beyaz Yol) adını almış.

Benim gittiğim dönemde her yerde çoğunlukla Lion King (Aslan Kral) afişleri boy gösteriyordu. Ama bunun yanında My Fair Lady, Phantom of The Opera, Mamma Mia gibi kült halini almış diğer gösterileri de izlemeniz mümkün.

Yalnız Broadway müzikallerinin bilet fiyatları sinemaya gitmeye malesef benzemiyor. Bu yüzden internet üzerinden fırsatlardan satın almanız veya sadece bir müzikal izlemek istiyorum belirli bir tercihim yok diyorsanız Times Meydanındaki TKTS gişelerinden indirimli fiyatlara müzikal biletlerinizi edinebilirsiniz.
Wall Street

 Şimdi de biraz New York’un ünlü mekanlarından olan Wall Street’ten bahsedelim. Leonardo DiCaprio’nun başrolünde olduğu Wolf of The Wall Street filmine ismini vermiş bu yeri sadece filmden bilmiyoruz tabi ki. Manhattan’ın güneyine kurulu bu cadde ülkenin önde gelen finans kuruluşlarının toplandığı bir yer. Aynı zamanda „Kısa zamanda zengin olmanın“ yolunu simgelediği de söyleniyor. Buraya geldiğinizde o meşhur boğa heykelinin önünde bir fotoğraf çektirmeden sakın dönmeyin. Tabii, boğaya ulaşabilirseniz. Kadıköydeki meşhur boğanın çok daha agresif versiyonu olan bu heykelin etrafı neredeyse hiç boş kalmamasıyla biliniyor. (R,4,5,2 trenleriyle bu sokağa ulaşabilirsiniz)



Bir de sizlere, tamamlandığı sırada Dünyanın en geniş asma köprüsü özelliğini taşıyan Brooklyn Köprüsünü görmeden dönmemenizi tavsiye ediyorum. Köprü, Manhattan ve Brooklyn’i birbirine bağlıyor ve sizlere gotik tarzda yapılmış mimari bir keyif sunuyor. Bir diğer ilginç şey ise rivayete göre köprünün açılacağı gün New York’da tatil ilan edilmiş ve o gün 150.300 yaya köprüden geçerek suya 1 cent atmış.

Ve en güzelini sona sakladım: Özgürlük Anıtı! (Statue of Liberty)

İşte bu yazının en büyük tavsiyesi: Eğer New York’un hatta Amerikanın sembolü haline gelmiş bu ünlü heykelin tadını doyasıya çıkarmak istiyorsanız tatilinizi mutlaka yaz veya ilkbahar aylarına denk gelecek şekilde ayarlamalısınız. Çünkü başka türlü anıtın bulunduğu Özgürlük Adasına çıkmak için kalkan feribot turlarının keyfini çıkaramazsınız. Malesef biz ocak ayında gittiğimiz için -15 derecede heykele sadece camdan el sallayarak sevgilerimizi göndermiştik. (Tur fiyatları 30$ civarı ve feribotlar Batter Park’ın içinden kalkıyor)


Peki New York’a gelip elimiz boş mu döneceğiz? Bunun için de downtown civarında bütçemizi aşmadan I Love New York tişörtleri, Big Apple bibloları, Özgürlük Anıtı kalemleri ve aklınıza gelebilecek her türlü hediyelik eşyaları bulabileceğimiz yerler mevcut. Mutlaka uğrayın!

NOTLAR

Muhtemelen New York geziniz boyunca çoğunlukla Manhattan’da gezip dolaşacaksınız çünkü asıl „mutlaka görmeniz gerekenler“ orada yatıyor olacak. Fakat bu sizi Brooklyn gibi yerleri de gezip dolaşmaktan alıkoymasın. Zamanınız kalırsa oraları da görmek, daha çok gençler için dizayn edilmiş cafelerinde oturmak veya sadece Brooklyn Bridge Park’ta oturup muazzam bir Manhattan manzarasını izlemek o kadar da fena bir fikir olmayabilir diye düşünüyorum. J

Bunlara ilaven bence New York’a gidilecek en uygun zamanlar ilkbahar-yaz ayları daha önce de bahsettiğim gibi kış aylarının soğuğu hiç ama hiç bizimkine benzemiyor.

Bir de eğer alışveriş düşkünüyseniz ve gitmişken "ekstra" sayılabilecek kadar alışveriş yapmak istiyorsanız size Woodbury Outlet merkezini kesinlikle öneririm. Bütün bir günü buraya ayırmayı ve yanınıza bir bavul almayı unutmayın çünkü genelde insanlar ellerinde iki-üç bavulla geziyor veya oradan alıyor bavullarını. Ulaşım bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz:

http://www.premiumoutlets.com/outlet/woodbury-common/travel-here

Manhattan Haritası:



Ve son olarak parklarda wifi aramayı ihmal etmeyin, çoğu parkında ücretsiz wifi hizmeti veriliyor.

Çok eğlenin, çok keşfedin..sevgiyle kalın. –Fulya

„Bir kere New York’da yaşayıp onu evin yaptığında başka hiçbir yer yeterli gelmiyor.“ –John Steinbeck

New York boyunca kulağınızda olması gerekenler:

My City of Ruins – Bruce Springsteen
Rockaway Beach – Ramones
Theme From New York, New York – Frank Sinatra
New York State of Mind – Billy Joel
English Man In New York – Sting
Empire State of Mind – Alicia Keys


You Might Also Like

0 yorum

Popular Posts

Like us on Facebook